28 Şubat 2023 Salı

Depreme Hazırlık İçin Devletin Mutlaka Yapması Gereken 2 Şey


1. Çözüm : Kırsala, Tersine Göçün Teşviki

En kolay çözüm, devletin kırsala göçü sağlayacağı şekilde, arsa ve tarlalara 1-2 katlı prefabrik ahsap ve konteynir imar hakkını prosedürsüz ve ücretsiz tanıması. Böylece 5-10 yıl içinde en az 5 milyon insan depremden korunmak için büyük şehirlerdeki zayıf yapılardan kaçıp ülkemizin binbir köşesinde arsa alıp konteynır ve prefabrik evler yaparak taşınırlar.

Bu 5 milyon kişi zaten belirli seviyede parası olup sakin bir yaşam kurup göçmek isteyerek kalan yaşımını doğada geçirmek isteyenler ve  bir kısmı zaten online çalışabilecek işleri olanlardır. Bir kısmı da gittikleri yerde tarım ve hayvancılık yapacaklardır ve böylece tarım ve hayvancılığında canlanması sağlanabilir.  Ülkemizin güneyi, iç anadolu, ege veya karadenizde bu şekilde bir yaşama elverişli iklim ve tarım alanları vardır....

2. Çözüm : %1 YABANCI SINIRI YASASI


Bir şehirde yabancı nüfusunun yerli nüfusa oranı 1/100 olmalıdır. Yabancıların ülkemizi terk etmesi ile böylece çürük binalardan sağlam konutlara geçişi sağlayacak konut bolluğu da sağlanabilir.  İstanbul'da sadece %10 civari 1.5 milyon yasal yerlesik yabancı var. Kaçak ve mültecilerle beraber bu sayı 5 milyon yanı yüzde 25'i yabanci Istanbul'un. Çünkü 20 milyon nufusu var Istanbul'un.

Ülkemiz topyekun sivil işgal altindadır; %20 civarı yabancí var şu an ulkemizde. Toplam 105 milyon civarinda olan nüfusun 20 milyona yakını yasal, kaçak ve mülteci yabancılardan oluşuyor. Bu kabul edilemez bir orandır; hem yerli insanlarımızın ucuz kira ve konut ihtiyaci hem iş imkanlari hem de dogal kaynaklarımızın tüketimi ve çevre tahribati ve kirliligi acısından bu yasa çok hayati bir öneme sahiptir ve derhal çıkarılmalıdır.

23 Şubat 2023 Perşembe

MİLİTARİST ELİTİST BEYAZ TÜRKLERİN YENİ İDEOLOĞU CELAL ŞENGÖR'MÜ?


Türkiye'de Celal Şengör'ü idol edinmiş çok fazla militarist elitist genç türedi son yıllarda! 

Bunlar bir gün ülkeyi ateist elitist militaristler olarak askerle beraber istedikleri gibi yönetecekleri hayaliyle yaşıyorlar. 

Bu genç militaristler, demokrasiye inanmıyorlar; ateistler, sadece bilim ve elitizmle(seçkincilikle/seçkinler sınıfıyla) topluma dikte etmeye ve dayatmayla yani jakobenizmle ülkenin yönetilmesi gerektiğine inanıyorlar.

Bu zırtapozlar sayıca sandığınızda çok fazlalar ve inanmış görünüyorlar!

Ülkemizdeki 20 yıllık AK Parti iktidarının bir çok açıdan ülke siyaseti için çok farklı anlamı var. Bunlardan birisi de ülkemizde egemen siyaset anlayışındaki yapılan değişikliklere sebep olması. 

Örneğin bundan 10 yıl öncesine kadar ülkemizde siyasetçiler kadar tanınan Genelkurmay Başkanları artık ismen tanınmıyor bile ve onun yerine artık Savunma Bakanı tanınıyor ve asıl olması gereken de bu. Hatırlarsnaız 5-10 yıl öncesine Savunma Bakanlığı sembolik bir bakanlıktı ve pek konuşmazdı. Çünkü MGK'da da baskın şekilde yer alan ve hatta çok uzun bir dönem bu toplantılarda siyasetçilere ev ödevi veren Genel Kurmay Başkanları konuşurdu askeri konularda.

Peki bu değişiklik toplamda ne anlama geliyor? 

Bunun kısaca anlamı, Türkiye'de egemen siyasetin artık topyekün değiştiği ve siyasi partiler ve ideolojiler kadar ülke siyasetinin en büyük ortaklarından biri olan ordunun yani militarizmin siyasette artık devre dışı kaldığını görüyoruz. 

Militarizm, bilmeyenler için askerin siyaseten ve yönetimde belirli şekillerde gücünün olması gerektiğini savunan ideoloji. Yani tam demokrasinin olmadığı bir düzen. Evet, ülkemiz 1960'tan aşağı yukarı 2010'a bu yana kadar militarizmin büyük bir baskısı altında oldu hatta kısmen veya dönem dönem tam esiri oldu.

2016 ABD-FETÖ darbe girişimine kadar bu süreç devam etti. Ve sonrasında tamamen bir sivil yönetimin yaşandığını görüyoruz. Yani ülkemizde yönetim 1960-2016 yani 56 yıl sonrasında asker siyasetin tamamen dışına itildi.

Bu elbetteki büyük bir kazanım demokrasimiz için ve büyük bir başarı; çünkü gene bizim gibi militarizmden çok çeken Yunanistan, Portekiz, Şili gibi ülkeler bu sorunu 40-50 yıldır halletmiş durumdalar.

Kısa bir militarizm ve Türkiye siyaseti özetinden sonra asıl konumuz ve konu başlığımıza gelirsek. Malum ülkemizde 20 yıllık tek parti iktidarı var ve son 4 yılı sana bir ittifak tarafından yönetiliyoruz. MHP ve BBP'ninde dahil olduğu 3'lü ittifak tarafından ülkemiz yönetiliyor ve karşısında muhalefet var.

Bu 20 yıllık yönetimin son 4-5 yılında başkanlık sistemine de geçildi ve son yıllarda yaşanan ekonomik krizle beraber var olan sorunlar daha da büyüdü ve muhalefet iktidar değişikliği talep ediyor ve normal takvime uygun olarak yakında seçime gidiliyor.

Bu süreçte bir çok yeni parti de var ve bu çok partili muhalefet düzeni içinde bir de 6'lı bir muhalefet var. Bu muhalefetten bağımsız olarak, eski militarist vesayeti bu mevcut sivil düzene tercih edip eski Türkiye'yi yani militarizm etkisi aslında olan düzeni savunan ve sosyal medyada örgütlenen veya bireysel olarak bu militarist ideolojileri uğrunda, sosyal medya üzerinden direkt veya dolaylı olarak 1960-2010 arası ülkemizdeki siyasetinde arka planda belirli bir gücü bulunan militarist sınıfı yeniden aktif siyasete farklı isimlerle veya geriye çekilmiş eski isimlerle sokmak isteyen kişiler var ve bir an önce ülke siyasetinde yer almak için bileniyorlar.

Deniz BAYKAL'ın olduğu CHP'den sonraki süreçte belirli bir siyasi önderleri yok diyebiliriz militaristlerin. Çünkü buna açık açık cesaret edebilecekleri bir siyasi ortam ve düzen de yok. 

Babası darbeci bir subay olan Ümit ÖZDAĞ dışında militarizme yakın olan pek siyasi bir lider veya figür yok gibi. CHP'de militarizmin zorlasak veya zanla düşünsek temsilcisi olabilecek en uygun profil en sert cumhuriyetçi hukukçulardan olan Ümit KOCASAKAL olabilirdi ama onu da ihraç ettiler partiden.

Medyadaki sözcüleri ise Merdan YANARDAŞ ve TELE 1, Merdan YANARDAĞ açık açık 1960 darbesini övüyor ve bir devirm olarak görüyor.

Hal böyle olunca iktidarca "Eski Türkiye" denilen biz halkın da tiksindiği ve asla siyasette görmek istemediği o veyaset düzenini özlemle arzulayan başıboş kişiler, siyasi temsilci olarak ortada kalmış durumdalar ve kendilerine siyasetten bulamadıkları lideri veya ideoloğu başka yerlerden çıkarmaya çalışıp bilim ve sanat dünyasından yeni militarist elitist jakoben beyaz türk idoller ve önderler arıyor gibi gözüküyorlar.

Bir kişi var ki bu kesimin sözcüsü olmuş durumda ve alttan altan bunları motive edip besliyor. 

Senin militarist elitist jakoben faşist ideolojin benim hayatımı etkiliyor!

Açıklamaları itibarıyle harekete en uygun davranan kişi ise şu aralar Celal ŞENGÖR.

Siz ne dersiniz? 

Ülkemizde inlerine çekilen militaristler Celal Şengör üzerinden varlıklarını sürdürüp doğru zamanı mı bekliyorlar?

 


 



16 Şubat 2023 Perşembe

Deprem Sonrası Sendromu ve Bununla Baş Etmek


Depremde ölenlerin birinci derece yakını olan akraba ve aileleri toplamda 10 milyona yakın insan psikolojik olarak çöktü, buna olası marmara depremi bekleyenleri de katarsak 30 milyon insan başta olmak üzere nerdeyse tüm Türkiye çok zorda ve adeta bıçak sırtında yaşıyor şu an.

Bu yüzden hayat çoğumuz için giderek zorlasacak tüm ülkede.

Hepimizin bir şekilde hayata yeniden başlayıp ilk başta psikolojik olarak kendimize ve sonrasında diğer insanlara yardım edip ülkecek terapi olmamız lazım. 

Öncelikle bütün bu durumun doğal sonucu olarak, bu aralar toplumda giderek artacak yılgınlık, boşvermişlik ve tükenmişlik gibi baş göstecek bir kaç temel duygudan bizi daha fazla yakalamadan uzak durmamız ve aynı zamanda sosyal medyadan belirli uzun aralıklarla gün içinde uzak durmamız gerekiyor. 
 
Evet, sosyal medyadaki deprem ve siyaset eksenli şeylerden gün içinde olanca uzaklaşmalıyız..
Bu çok zor gözüküyor, ama kendimizi ülke gündeminden büyük oranda ayırmak ve hayatımıza odaklanmak için bunu yapmak zorundayız. 
 
Bunu sağlamanın tek yolu ise, kendi hayatımıza dönmeye çalışmak ve kendimizi geliştirecek şeylere ve var olan profesyonel işlerimize daha çok vakit ayırmak ve yaptığımız işlerde uzmanlaşmaya çalışmak.
Eğer bunu yapamazsak çok kötü bir yaz bizi bekliyor olacak. Çünkü ekonomik kriz de daha derinleşecek ve çalışma ve kendimizi geliştirme motivasyonumuz giderek azalacak..
 
Eğer kısa sürede toplarlanmaz ve güçlenmezsek kısa sürede tamamen hedef ve hayatımızdan uzaklaşıp   savrulabiliriz.
 

Depremzedelerle Kurduğumuz Aşırı Duygu Bağı ve Sonuçları

 

İlk günden itibaren ölümlerin sebebinin hırsızlıklar ve ihmaller olduğunu anladığımızdan itibaren, depremzedelerle kurduğumuz bu haklılık üzerinde kurulu duygu bağı ve öfkemiz gördüğümüz hırsızlıkların boyutu ile giderek arttı ve bu sonu gelmeyen bir hassasiyete ve uzaktan bir mücadeleye sebep oldu.
.
Depremin 10 gün önce olmasına rağmen hala bir çoğumuz ilk günkü gibi sosyal medyada onlarca saatler harcıyor ve bu yapısal ihmallerle oluşan katliamın karşısında fikirlerimizi ifade ediyoruz.
 
Bu arada devam ettirmemiz gereken gündelik rutinleri olan bir hayatımızda var. İş veya ev işleri veya üzerine çalıştığımız becerilerimiz gibi. Ama bunu pek umursamıyor ve daha derine inıyoruz içsel olarak.
 
Yönetemediğimiz kısım ise, sosyal medyaya çok bağlanmamız ve öfkemizin giderek artması.
Bunun sonucunda ise bazılarımız her şeyi kabullenen bir zihne büründük ve ülkemize ve kendi hayatımıza dair umutlarımızı da kaybedecek bir hale geldik.
 
Bu noktada yapmamız gereken şey, bu kendimizi içine büyük öfke ve duyarlılıklarla soktuğumuz gündelik hayatımızı ve zihinsel tehlikeye sokan durumdan çıkarmak olmalı.
Bunu ise, olanı kabullenmekle yapabiliriz.
 
Evet, çok zor ama olanı kabul etmek ve yapamacağımız ve değiştiremeyeceğimiz şeyler hakkında düşünmeyi bırakmamız hepimiz için faydalı olacaktır.
 
Bu şekilde ancak hayatımızı normale döndürebiliriz.
 
Şimdi silkinin ve kendinizi bilerek soktuğunuz bu zihin halinden çıkarın.
 
ÇÜNKÜ HAYATIMIZ DEVAM EDİYOR...
 
 
 

13 Şubat 2023 Pazartesi

Olası İstanbul(Marmara) Depremi İçin Çözüm : %1 Yasal Yabancı Sınırı Yasası

İstanbulda 3.5 milyon mülteci + 1 milyon 250 bin yasal oturum izni olan yabancının ülkelerine gitmeleri ve böylece çürük binalardan sağlam konutlara geçişi sağlayacak bir konut bolluğu oluşması gerekiyor. Bu da şehirlerde en fazla "%1 Yasal Yabancı Sınırı Yasası" ile yapılabilir!

Bu metropol şehir bu mülteci ve kaçaklar bir yana bu kadar yasal yabancı varken nasıl kentsel olarak dönüşecek?
 
Ülkemizde yaklaşan marmara deprem riskinden en az zarar etmek için İstanbul'daki 3.5 milyon
kaçak ve mültecilerle beraber gene İstanbul'daki yasal çalışma ve oturum izni olan dünyanın 70 farklı milletinden 1 milyon 250 bin yasal oturum izni olan yabancının da bir şekilde bir an önce ülkelerine gitmelerini ummalı veya bunu yasalarla sağlamalıyız
 
Depreme dayanıklı yerleşimin dönüşmesi için, zayıf ve saglam konutlardan yabancıların boşaltılıp insanların kiralayarak veya satın alarak sağlam konutlara geçmesinin saglanması lazım. 
 
Peki mevcut zayıf konutlardan sağlam konutlara geçişte bu sağlam konutlar nasıl boşaltılacak:
 
  • Önce 15 milyon kaçak ve mülteci ülkeden çıkarılsın. 
  • İstanbul'da ve tüm Türkiyede yasal göçmen sayısı %1'e düşürülsün.
  • Yabancıya konut satışı tamamen yasaklanıp durdurulsun.
  • Tersine göç için teşvikler verilsin.

Böylece Marmara daki ve tüm Türkiye'deki yabancı nüfusu azaltıp, konutlar boşaltılarak çürük binalardan sağlam binalara taşınma sağlansın ve sonrasında İstanbul'daki 30000 çürük bina yıkılsın!

Bu 15 milyon fazlalık gitmedikçe bu ülkede depreme dayanıklı dönüşüm yapılamaz.

Bir yasa ile bu iş çözülebilir!

Bir yasa ile bu çözülebilir. Tüm şehirlerde yani ülke genelinde yasal yabancı sayısı sınırlandırılabilir. Bu oran %1'yi geçmemelidir. Yani İstanbul veya tüm Türkiye de her şehir için %1 yabancı yerleşik yasal yabancı çalışma ve oturum izni olabilir diye bir yasa çıkarılabilir.

Yani 100 milyon nüfusumuz varsa yabancı oranı azami 1 milyon olmalıdır.

Bu şekilde, hızla şehirlerimiz 13-14 milyon fazlalık yabancıların gitmesi ile konutların boşlaması ve insanların sağlam konutlara geçmesi ve zayıf konutlarından yıkılması ile ancak ülkemizde bir kentsel dönüşüm devletin müdahalesi olmadan da başarılabilir.

Bunu yapmak için daha kaç yüzbin insanımızı 1 dakikalik depremlerde kaybetmemiz gerekiyorz?

YETER ULAN! Demokrasi ve serbest piyasa denerek bu kadar başı boş ülke olamaz.


 

5 Şubat 2023 Pazar

Köpek Sorunu Neden Çözülemez! İşte Sebepleri


1. Ana muhalefetin lideri KILIÇDAROĞLU konu hakkında konuşmuyor. 

Ana muhalefet halk adına soruna sahip çıkıp, gene insan hayatını direkt tehdit eden diğer konularda örneğin uyuşturucu, mafya, terör konusunda olduğu gibi muhalefet etmiyor ve hatta o sorunlarda gösterdiği çabanın 10'da 1'i kadar bile iktidara baskı yapmıyor.

2. Argümanların radikalliği; "uyutun" denerek baştan sorun çıkmaza sokuldu.

Hata yapıldı, baştan radikal hayvanistlerin gücü ve konu hakkındaki hakimiyetinin ve nüfuzunun mevcut iktidardan ve muhalefetten de baskın olduğu kabul edildi ve bu radikal insanların milyonlarca olduğu varsayıldı,  oysa muhtemelen 10000 tane bile değiller toplam radikal hayvanist sayısı.  

Böylece ülkedeki bu 5-10000 radikal hayvanistin 100.000'e yakın aktif sokak hayvanı besleyen hayvanseveri ve besleme yapmayan 1 milyona yakın hayvanseveri de istedikleri gibi yönetir olduğu da kabul edildi ve bu büyük bir oy potansiyeli olarak görüldü iktidar ve muhalefet tarafından

Oysa bunlar halkın çoğunluğunun yanında çok az bir oy potansiyeli ve baştan muhalefet halkaın taleplerine sahip çıkmalı ve iktidara aynı anda baskı yapılıp, radikal hayvanistlerin muhatap alınmaması lazımdı, ama yapılmadı.

Bu yüzden burada suçun büyük kısmı ana muhalefet lideri KILIÇDAROĞLU ve Meral AKŞENER'de çünkü; çıkıp sorun çok büyük halk toplansın diyor ve gereğini yapın demeliydiler ama hayvansever oyları yüzünden korktular.

Sonuçta bazı kritik eşikler geçildi ve bu noktadan sonra "Uyutma" asla olamaz "toplamada" kısmen olabilir ve kesin bir çözüm mümkün görünmüyor çünkü muhalefette oy derdine.

Bu sorun geldiğimiz noktada aynı terör sorunu gibi oldu, aynı Hdp'nin kapatılması konusu ve Hdp'nin teröristlerle aralarına mesafe koymaması gibi bir durum var. 

Sonuç olarak, radikal hayvanistler bu güçlerini bildikleri için köpeklerle aralarına bir mesafe koymayacaklar ve biz milyonlarız bizi böyle radikal ve size hastalıklı gelen bu bakışımızla bzileri böyle kabul edeceksiniz diyorlar şuan.

3. Twitterdaki kişisel kavgalar yüzünden yeterince düzenli ve kavramsal argümanların üretilmemesi :

Başta "Barınaklar Ölüm Kampıdır" argümanı çürütülemedi.

Bu da normal çünkü zaman gerekiyor ben 1.5 yıl önce başladığım analizimde 1.5 yıl sonra :

BARINAKLAR ÖLÜM KAMPI İDDİASI 

Sokaklarda, ormanlarda açlıktan hastalıktan soğuktan ölen köpeklerin sayısının barınaklarda ihmallerden dolayı ölenlerden daha az olduğunu kim söyledi? Sürekli "barınaklar ölüm kampı" diyorlar.Dışarısı asıl daha büyük ölüm kampı!

 Neden hal böyleyken bu köpekler sokaklarda, çöplüklerde yollarda sürünsün kontrolsüz üreyip soğuktan, açlıktan, hastalıktan, kazalarla, zehirletilmeyle, silahlarla barınaklara göre kat be kat ölsünler ve neden bu arada insanlar köpekler tarafından öldürülsünler?

şeklinde bir anti tez yazdım ve bunu yaymaya çalışıyorum

4. Siyasiler ve uzmanlar tarafından genel kabul gören ilkesel ve kavramsal olarak bir bakış sunulmadı..  En başta "Köpek Nedir?" sorusu ve "İnsan hayatındaki yeri nedir"? sorusu cevaplanmadı.

Bu konuda ben aşağıdaki bakış açısını 5-6 ay önce geliştirip . 1.5 yıl önce yazdığım Sokak "Hayvanı Sokak Köpeği Neden Olmaz! İşte Sebepleri!" adlı yazıya ekledim

Köpek silahtır. 

Köpek silahtır; evet, evcilleştirilme sebebi de budur; insanı ve evcil besi hayvanlarını korumak için savunma aracı yani silah olarak kullanılmak için evcilleştirilmiştir. Bu yüzden köpek bulundurmak silah bulundurmakla eş sayılmalı ve bulundurulması ehliyete ve vergiye tabi olmalı, üremesi de sıkı kontrole ve izinlere tabi olmalıdır. 

Oysa bu şirin canlı, aynı zamanda bir insanın başkasına karşı istediğinde kullanmaktan imtina etmeyecegi ölümcül de olabilen bir silahtır; çünkü köpekler evcilleştirilmesine rağmen sahibi tarafından bir komutla veya başıboş bırakıldığında kendi kendine saldırgan olabilen, son derece yırtıcı ve vahşi canlılardır. Bu yüzden başıboş silah olamaz.

devamı : https://www.xseyler.com/2021/09/sokak-hayvani-sokak-kopegi-olmaz.html

5. Gelişmiş ülkelerin konuya bakışı ve uyguladıkları politkalar gerekçelendirilemedi ve çözümün ilkesel evrensel mantığı bulunup anlatılamadı

AB ülkelerinde sokak hayvanı veya özellikle sokak köpeğinin olmaması, ayrıca köpek sahiplenmenin özel şartla bağlanması da bu yüzdendir; çünkü köpeğin biri tarafından veya kendi başına bir silah gibi zarar verici ve ölümcül olma özelliği anlaşılmıştır.

devamı : https://www.xseyler.com/2021/09/sokak-hayvani-sokak-kopegi-olmaz.html

Konu hakkında tüm siyasilerin bakışını aşağıdaki videomuzda bulabilirsiniz.






28 Ocak 2023 Cumartesi

Yurtdışına Yerleşenler "Vatandaşlıkta Kalma Vergisi" Ödemelidirler


Bir ülke düşünün herhangi Asya'da olabilir Amerika kıtasında da Ortadoğu da... 

Ülkede ciddi iç karışıklar sorunlar var veya ekonomik ve sosyal olarak büyük krizler var veya ülke savaşta.

Bu ülkede büyük çoğunluk ülkede kalarak bunlarla dürüstçe ve fedakarca savaşıyor ve bu süreci atlatıyorlar ama bu süreçte bir kesim doğduğu büyüdüğü ise ülkeden kaçıyor ve başka ülkeye yerleşiyor ve bu sıkıntıları ülkede kalan gibi yaşayıp büyük bir fedakarlık ve bedel ödemiyorlar.

Sorun şu ki, bu süreçte ülkede kalmayıp daha huzurlu şartlarda güvende başka ülkede yaşayanlar ülke düzelince gelip tekrar ülkede yaşama devam edebiliyorlar.

Peki burada bir sıkıntı ve adaletsizlik yok mu?

Yurt dışına kaçmayıp ülkede kalanlar onca ağır bedelleri ödeyip ülke huzura ve refaha ulaştırırken bu yurt dışına kaçıp sonra döne hazıra konmuş olmuyor mu?

Malum ülkemizde de büyük ekonomik ve siyasi sosyal  krizler var son 10 yıldır.

Bu süreçte de 5 milyona yakın insan bunların arasında devletin ciddi harcamalar yaparak okuttuğu doktorlar da dahil hepsi yurt dışına gittiler.

Ve biz kalanlar ülkemizdeki bu krizleri yenmek, yeniden bir bütün ve huzur içinde yaşayan ülke olmak için büyük mücadeleler veriyoruz, hatta temel ihtiyaçlarımızı bile zor karşılıyor bırakın et yemeyi yumurta bile almakta zorlanıyoruz.

Peki yurt dışına gidip bu sıkıntının 10'da 1'ini çekmeyen insan nasıl yarın bizim düze çıkardığımız ülkede aynı haklara sahip olabilir?

Burada "ama onlarda istemeden gittiler" ve "onlarda yurt dışında sıkıntı çektiler" diyenler olacak ama bu dediğimiz türden bir çaba gerektirmiyor ülkede kalanlara göre.

Bu sebeple acil olarak bir çözüm üretilmeli bu konuda ve yurt dışına gidenler eğer 2 yılın üzerinde kalıp dönmüyorlarsa ve vatandaşlıkta kalmak istiyorlarsa bunun için bir vatandaşlıkta kalma bedeli ödemelidirler ve bu tutar dünya ölçeğinde bir biri üzerinde örneğin 1500-2000 dolar olmalıdır ve bunu her yıl ödemelidirler.

Yok öyle! Hem kaçıp hemde vatandaş kalamazsın ömür boyu. Tatile turist olarak gelirsin o zaman!


27 Ocak 2023 Cuma

Memur Maaşı İle Asgari ücret Arasında Kat Kat Fark Olamaz


Son asgari ücret zammının %55 ve memur maaş zammının ise %30 olması ile ortalıkta memurlar tarafından başlatılan "asgari ücret nasıl olur da memur maaşına bu kadar yakın olur" şeklinde büyük bir haksızlık olduğu ve yanlış bir eşitlik olduğu iddiası var.

Bu tamamen yanlış ve yersiz bir iddiadır

Yukarıda da göreceğiniz üzere asgari ücret ile memur maaşı arasında 2013'te en büyük fark varmış. Yani haftada 2 gün tatil yapan, tek farkı belkide asgari ücretliden bir kaç yıl fazla okumak olan memurlar asgari ücretli birinden kat ve kat hatta neredeyse 3 kat fazla maaş alıyorlarmış.

Son krizlerle beraber oran şuan 1.5 katı düzeyinde ve ideal olan budur.

Öyle ya, bizler değil miyiz halk olarak yıllardır ülkemizde; "memur olup devlete kapak atıp, ömür boyu iş garantisi ile hafta sadece 5 gün çalışmak ve ortalamaya göre kat ve kat iyi maaş almak " denen aslında tamamen para için her şeyi yapacak bir anlayışın, başta devlette ve toplumda yolsuzluğa sebep olduğu ve böyle insanlarca devlet kurumlarının kişisel çıkar için yağmalanıp istismar edildiğini ve liyakatsız ve yolsuz memur olmanın çok fazla talep gördüğünden yani böylece liyakat olmadan devlet memur olmanın sırf bu sebeplerle sırf maaşının özel sektöre göre daha yüksek olmasından dolayı özendirilmesinden hepimiz şikayet etmiyor muyuz?

Ee o zaman bunun ortadan kalkması için çare nedir?

Herhalde asgari ücret ile memur maaşı arasında daha da uçurum yapmak değildir!

Sonra memur Passat'a binecek sende 1990 model bir araba almak için yırtınacaksın 3 kat düşük asgari ücretle.. Bu mudur?

Bir memurun sanayide, markette, berberde, belediyede veya fabrika da çalışan işçiden zihinsel veya bedensel olarak kaç kat fazla çalıştığını iddia ediyorsunuz ki asgari ücret ile memur maaşı arasında 2 veya 3 kat fark olsun.

Yani sen 2 yıl fazla okudun diye kalifiye mi oldun asgari ücretli ortaokul veya lise mezununa göre?

Biraz daha  matematik fizik çözdün öğrendin diye 2 kat maaş almayı mı hak ediyorsun.

Merak etme markette kasiyer olan personel de senin kadar biliyor fizik ve matematiği, tornacı da çalışan Ahmet'te sanayi de Mehmet'te fabrikadaki Ayşe'de...

İdeal olan asgari ücret ile memur maaşının eşit olmasıdır, çünkü işçi tek gün memur 2 gün izin kullanıyor.



Diğer Projemiz